22 Ocak 2013 Salı
Yaratıcılık Fakiri Fenerbahçe...
Çok uzun zamandır Fenerbahçe ve futbolla ilgili uzunca bir şeyler yazmadım. Hazır ilham gelmişken başladım yazıya, sonu nereye gidecek ben de bilmiyorum...
2. yarı başladı, Elazığ maçı oynandı. Fenerbahçe'nin 18. hafta sonunda 28 puanı var. Şaka değil... Sonu kötü biten 2005/06 sezonunda aynı hafta Fenerbahçe'nin tam 48 puanı vardı...
Şu noktadan sonra Fenerbahçe şampiyon olamaz mı? Elbette olabilir... Ama ben bu sezonu sildim, çok önemli 2-3 hücum silahı alınmadığı takdirde -sadece Belhanda yetmez yani- kötü futboluna rağmen Galatasaray'ın şampiyon olacağını düşünüyorum ve bu durumu şimdiden kabullendim.
Peki benim takıldığım nokta Fenerbahçe'nin 28 puanda kalması mı? Tabii ki hayır. Çocukluğu Galatasaray'ın inanılmaz işlere imza attığı döneme denk gelen bir Fenerbahçeli olarak, sezonun daha ortasında şampiyonluktan uzak maç seyretmek nedir iyi bilirim.
Benim esas sinir olduğum nokta, Aykut Hoca'nın oyun anlayışı ve harcanan inanılmaz paralara rağmen Fenerbahçe'nin hücum anlamında hayli vasat bir takım olması... Karabük'ten 3, Elazığ'dan 2 gol yiyen savunma kötü, hücum çok daha kötü... İyi hücum yapsak en azından avunuruz taraftar olarak...
Fenerbahçe 18 maçta kaç gol attı biliyor musunuz? Sadece 27 gol... (2005/06 sezonunda aynı hafta 46 golümüz vardı) Feda sezonunda olan Beşiktaş'ın kaç golü var? 40. En önemli 3-4 oyuncusunun yıllık maliyeti belki de Krasic'e eşit olan Gençlerbirliği'nin? 33... 8 deplasman maçında sadece 1 kez gülebildik ve 7 gol atabildik. Fenerbahçe için asıl utanç tablosu budur.
Aykut Hoca'nın oynatmak istediği futbol bana çok uzak. Kendisi sezon başında konuk olduğu televizyon programında, "O zamanki Aykut Kocaman'ı da oynatmazdım bu takımda" demişti. Yahu bana ve yüzbinlerce çocuğa Fenerbahçe'yi sevdiren sensin. Fenerbahçe'nin şu an bulunduğu rezil tablo, belki de bu sözde gizli... Fenerbahçeliler en çok 103 gollü şampiyonlukla övünür değil mi? O dönem iyi ki başımızda Aykut Kocaman yoktu çünkü belki de Rıdvan&Aykut ikilisini takımdan keserdi...
Aykut Kocaman'ı oynatma, Alex'i oynatma, Boliç'i oynatma, Okocha'yı oynatma, Revivo'yu, Rapaiç'i, Yusuf'u, Ceyhun'u oynatma... Takımda ilk 11 oyuncusu olmayan Sezer dışında tek bir iyi frikikçi yok. 2. yarıda oyuna girecek ve kilidi çözecek kimse yok. Takımın en yetenekli Türkleri Özer ve Sezer, takımdan siliniyor. Sezer mecburiyetten oynatılıp formayı kapıyor. 10 milyon Euro gibi çok yüksek bir bonservis ücreti ödeyip Şampiyonlar Ligi şampiyonundan aldığın adam, ne frikik atabilir, ne skoru değiştirebilir, ne art arda çalım atabilir. Yanlış anlaşılmasın, Meireles'i ben de severim ve çok beğenirim. Burada vurgulamak istediğim, Aykut Hoca'nın kafasındaki oyun planında yaratıcılığın 0'a yakın olması... Sen Alex'i çoğu maçta yedek oturtmayı planlıyorsun, orta sahan Meireles-Topal ve Cristian'dan oluşuyor, buna rağmen Özer ve Sezer'i de kafandan siliyorsun. Yahu biz Fenerbahçe miyiz, Küçükköy mü?
Gelinen noktada, yılın golünü atan Stoch'un son 9 ayda tek bir golü yok, Krasic son yılların en büyük hayal kırıklığı, Kuyt'ın son vuruş yetersizliği ve formsuzluğu ortada, Semih 2008'deki futbolunun çeyreğini oynayamayacak durumda. Maçların ilk 20 dakikası boşa gidiyor. Zannedersin ki 3-0 öndeyiz de, pas yapıyoruz. Sanki Fenerbahçe'nin ilk bölümde rakibi boğması, oyunu rakip sahaya yıkması yasaklanmış. Basketbolla ilgilenmeyen futbol taraftarlarının sözü vardır hani, "Basketbol maçlarının son 5 dakikasını izlemek yeterlidir" diye. Bizim maçların da ilk yarısını izleme, bir şey kaybetmezsin...
Belhanda gelecek, Fenerbahçe'yi kurtaracak... Hadi kurtardı diyelim. Bu adam son 1.5 yılda 4 kez kırmızı kart görmüş. Yine atılsa 3-4 maç ceza alsa, Sow da geçen sene olduğu gibi uzun süreli sakatlık yaşasa, alternatifleri var mı? Tek futbolcuya mı bağlanacaksın Türkiye'ye uyum sağlayıp sağlayamayacağı da belli değilken...
Adam, "Yapamıyorum, bıktım, gücüm kalmadı" deyip istifa ediyor, geri döndürülüyor. Başta Gökhan Gönül ve Volkan, yalandan yemin ediyorlar ve performansları ortada.
Ortaokulda, öğretmeninizin yaz tatilinde ödev verdiğini düşünün. Okuduğunuz herhangi bir kitabın özetini çıkarın ve gelip sınıfta anlatın dedi size. Bununla birlikte de klasik sözlü notu verecek. O yaşlarda normal bir öğrenci ne yapar, ince ve okuması kolay bir kitabı alır, okur. (Hatta 88 gün yatar, son 2 gün kitabı okuyup özetini çıkarmaya çalışır) Aykut Hoca 11-12 yaşında olmasına rağmen Karamazov Kardeşler'i seçen, yarısında kaybolan, içinden çıkamayan ve sınıfta doğal olarak eveleyip geveleyen bir öğrenci gibi. Futbol bu kadar karmaşık değil yahu, yapmayın...
Felsefe, tempo, direnç vs. vs. Ben istemem mi tüm oyuncularım Yaya Toure fiziğinde olsun, Cristiano Ronaldo gibi her özellikten biraz bulundursun. Aykut Hoca bunları düşünmekten işin içinden çıkamıyor ve gidip koşan Cristian'ı, koşmayan Alex'in mevkisinde oynatıyor. Kennet Andersson tipi hava topu hakimiyeti olan golcülere tamamen karşı ama oyun sıkışınca Egemen'i ileri yolluyor. Frikik mahareti olan oyuncuları takımdan gönderiyor, kornerlerde, frikiklerde Caner'den medet umuyoruz. Fenerbahçeli taraftarlar çok uzun süredir penaltı verilmediğinden yakınıyorlar, unutulmasın ki faul almak da bir maharettir. Nobre'nin aldığı faulleri hangimiz unuttuk?
2000/01 sezonunda Revivo, Rapaiç ve Yusuf'un bir arada oynadığı birçok maç hatırlarım. (Unutulmaz Galatasaray maçı da bunlardan biridir) Son oynadığımız Elazığ maçında yedekler de dahil yetenek olarak bu 3'lüye yaklaşabilecek kim var? O takımda formda bir Serhat ve ölüsü şu anki Krasic'i katlayan Baliç de vardı. Aykut Hoca yeteneği kısıtlı fakat çok çalışkan futbolcularla belki günün birinde Fenerbahçe'ye arzuladığı futbolu oynatır ama o günlerin yakın olmadığı ortada...
Etiketler:
2000/2001 sezonu,
2012/13 sezonu,
aykut kocaman,
fenerbahçe,
futbol,
transfer
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder