17 Eylül 2010 Cuma
1985 Tarihli Kemal Sunal Röportajı & 2. Bölüm
2. günden, yani 9 Mayıs'tan devam edeyim;
- Eskiden filmlerinizde hayli küfürlü sahneler var diye eleştiri aldınız. Şimdi bunlar yok galiba?
- O eleştiriler, bazı basın mensuplarından geldi. Bu olayı, çok abartarak, yazıp çizdiler.
- Siz aksi görüşte misiniz, küfürlü konuşmuyor muydunuz?
- Küfür ediliyordu. Dört seneden beri küfürlü, argo lafları bıraktım. Artık bir tek kelime bulamazsınız. Ama, o basın mensupları bunu yazarken sırf Kemal Sunal'ı yazıp, çizdiler. "Meyve veren ağaç taşlanır." Kemal Sunal'ın "Eşşoğlueşek" sözü, bana göre kimseye batmıyordu. Şaban bu kelimeyi çok güzel söylüyordu. Yolda kadınlar beni çeviriyordu. En başı kapalısından, en kürklüsüne kadar... "Bir kere eşşoğlueşek de, ne olur" diye... Yolda oluyor bunlar... Halka göre bu kelime küfür değildi. Birkaç filmde küfür vardı, doğru, onları kaldırdık. Onlar da niye vardı? Anadolu filmiydi. Benim Anadolu insanım da öyle konuşuyor yani... Özellikle koymadık ki onları...
- Filmlerinizi, çocuklar da seyrediyor. Onların böyle sözleri öğrenmeleri doğru mu?
- Doğru, haklısınız. Ben de hemfikirim. Ama bizim halkımız kızdığı zaman "eşşoğlueşek" der. Bu, küfür değil. Şimdi bir buçuk yaşındaki çocuk da bunu biliyor. Bu, Türk halkının kızdığı zaman kullandığı bir kelimedir. Şimdi bunları hiç kullanmıyoruz. Bizim bunlara ihtiyacımız olmadığını göstermek için kullanmıyoruz.
- Ne demek oluyor bu?
- Efendim, zannediyorlardı ki, Kemal Sunal'ın filmleri, küfürle iş yapıyor. Hiç ilgisi yok. Bunu da ispat ettik. Haa. Bunun yanı sıra neden yalnız ben yani... Hatta aşk filmlerinde ne tablolar vardı. İki sevgili oynuyor. Biri ötekine "pezevenk" diyor, öteki ona "orospu" diye cevap veriyor. Onlar ciddi olarak kullanıyor bu sözleri. Sade benim bunları kullanmamamla iş hallolmuyor. Evimde kaset seyrediyorum, hala devam ediyor küfürler... Ağzı açılmadık küfürler var. Niye yalnızca Kemal Sunal yani?
- Çocuklar sizi çok seviyor.
- 3 yaşından 103 yaşına kadar çoluk, çocuk herkes Kemal Sunal'ı seyrediyor. Sinema salonları çocuk bahçesi gibi.
- Oğlunuz Ali, sizin filmlerinizden hoşlanıyor mu?
- Hiç kaçırmaz, filmlerimin hepsini seyreder. Evde videoda değil, sinemada seyreder. Yalnız bazen sinirleniyor. Şaban lafına biraz kızıyor, neden bilmiyorum. Bir de, filmde beni başkası döverse kızıyor. "Niye sen onu dövmüyorsun?" diyor.
- Sinemaya getirdiğiniz bir değişik tavrın olduğundan söz edebilir misiniz?
- Bazı şeyleri yıktık, zamanında... Antalya Film Festivali'nde "Kapıcılar Kralı" filmiyle "en iyi erkek oyuncu" ödülünü aldım. Antalya'da ve Türk sinema tarihinde böyle bir şey yok. Komedyene değil, bu ödül hep jönlere verilmiş. İlk defa ben yıktım o sistemi. Sonra Sinema Yazarları Derneği'nin ilk ödülünü, yine aynı filmle ben aldım. Ondan sonra da başarılı filmler yapmadım değil, ama festivallere göndermedik. O nedenle başka ödül çıkartamadık.
- Filmlerinizde, kendi yaşamınızdaki olayları da perdeye getiriyor musunuz?
- Bizim Vefa Lisesi'ndeki bazı şakalarımızı "Hababam Sınıfı" filmlerimize getirdik.
- Sayın Sunal, sinemada kendinize rakip olarak kimleri görüyorsunuz?
- Şu anda, hiç kimseyi rakip olarak görmüyorum. Girip, çıkanlar oluyor, olacaktır da... Kemal Sunal'ı yenmek için arayacaklardır. Onlar öyle düşünüp, söylüyorlar. Halbuki yanlış... 50-60 firma var, ben hepsine cevap veremiyorum. Daha beş tane gelsin, hepsini idare eder. Ben senede dört tane film çekiyorum. Özellikle birkaç senedir, tek geçerli olan da, Kemal Sunal...
- Bu başarı grafiğini daha ne kadar sürdürebileceksiniz?
- Gönlüm, çok uzun devam etmesini istiyor ama, bilmiyorum. Ben türümde bir değişiklik yapmayı düşünmüyorum. John Wayne, 70 yaşında kovboy oynuyordu. Halkı şaşırtmaya lüzum yok. Amacımız güldürmek. Halk da bunun için geliyor. Belli bir ekonomik bunalımda zaten... Kendini unutmaya geliyor. Hani bir kesim vardı, "Aman Türm filmi seyretmem" diyen... Onlara da, ben Türk filmini seyrettirdim, sevdirdim. Hala da seyrettiriyorum.
- İlyas Salman ile Şener Şen için görüşleriniz nedir?
- Hepsi benim arkadaşım. Şener Şen, iyi oyuncudur, kabiliyetlidir. İlyas Salman'ın başarısı bu kadardır. Bundan ileriye gidemez. Sert bir suratı var. Şener'le beraber oynuyorduk. Benim bir sürü filmimde oynadı. Açmazcılık yapıyordu. Yani "kavuklu-pişekar" ikilisini oluşturuyorduk. Şimdi tek başına bir deneme yapıyor. Bilemiyorum, daha onu da göreceğiz. Ama belli mesuliyetleri alıp, film yapacağına, ikinci adamı oynamaya devam etseydi bence, kendisi için daha yararlı olurdu.
- Kemal Bey, sinema, hatta tiyatroya yeni yüzler neden gelmiyor?
- Tiyatronun en son adamları ben ve yaşıtlarım. Tiyatro için, feci bir durum bu... Konservatuar senede üç-beş kişi çıkartıyor. Onlar da meydanda yok. Bunun nedeni, bana göre ekonomik. Bizim gibi helva-ekmeğe talim eden yok. Millet 20 yaşına gelince, köşeyi dönmeye bakıyor. Bir meslek seçip de, onun çilesini çekeyim, ustası olayım diyen yok. Bu yerlere gelebilmek için, sıkıntıları çekmek gerek. Sanat dallarında sürünme süresi daha uzun olduğu için kimse gelmiyor. Sinemanın durumu da feci. Yapımcı ne yapsın, bir film 30 milyona çıkıyor. Parayı bankaya koysa, daha fazla faiz alır. Kalan insanlar, senelerdir bu işi yapan, sanatçı yanları olan kişiler. Videoculuk bir yandan vuruyor. Bir tek benim filmlerim iş yapıyor.
- Sizin bir ünlü yanınız da cimriliğiniz... Sizi hemen herkes, belki Türkiye'nin en cimri kişisi olarak tanımlar... Bunun aslını bir de sizden öğrenelim.
- Doğru değil, Yener Bey. Bizim insanlarımız da dedikoduya bayılıyor. Benim sokağa atacak param yok ki, dağıtayım. Yerine göre para harcamasını severim.
- O yerler nereleri acaba?
- Mesela, her akşam üzeri iki duble viski içerim. Arkadaşlarım varsa onlara da ısmarlarım. Sokaktan geçen herkesi toplayıp, para dağıtamam ki... Cimriliğin ölçüsü nedir, bilmiyorum ki?
- Şu anda Türk sinemasının en çok kazanan kişisi de sizsiniz.
- Öyle diyorlar... Ama değilim herhalde... Türk sinemasında senelerdir oturanlar var. Di mi?
- Geleceğinizi güvence altına aldınız mı?
- Onu almaya çalışıyorum işte. Ben bittiğim zaman, şimdi cimri diyenler, cimri olmasam benim yanımda mı olacaklar? Ne yapacaklar benim için? Hiçbir şey... Bir sürü sanatçıyı görüyoruz. Bittikleri zaman, en yakın dostları bile yanında yok... Onlar da zamanında onlara harcamış. Elinde yok, avucunda yok, dımdızlak kalıyor ortada...
- Kemal Sunal nelerden sıkılır acaba?
- Çok kalabalık yerden sıkılırım. Fazla araba kullanmaktan sıkılırım. Uzun yol olabilir ama, şehir içinde çılgına dönüyorum. Beklemekten sıkılırım.
- Ya keyiflendiren olaylar?
- Filmimin iş yapması... Oğlum Ali'nin derslerinde başarılı olması. Pekiyi, yahut teşekkür alması... Arkadaşlarımla, bir yerlerde içki içmek.
- Yemek yapmasını bilir misiniz?
- Hayır, asla... Ne anlarım, ne girerim. Her yemeği yerim. Sofradan hiç eksik etmediğim şeyler su ve karabiberdir. Tuzla aram iyi değildir, hiç sevmem.
- Müzikle aranız nasıl?
- Efendim, Halk Müziği'ni çok severim. Türk Müziği'ni de, iyi okuyan olursa dinliyorum. Sevdiğim türkücüler İbrahim Tatlıses, Belkıs Akkale, İzzet Altınmeşe... İyi ses bunlar.
- Türk Müziği'nde?
- Zeki Müren, Gönül Akkor...
- Sizde hatırası olan bir şarkı var mı?
- Kaç senesiydi bilmiyorum, "Elbet Bir Gün Buluşacağız" vardı... Bizim hanımla aramızdaydı...
- Eşinizden önce hiç kimseye aşık olmadınız mı?
- Yok, ben pek öyle aşık filan olmadım. Aşık oldum, yerlere yapıştım gibi olaylarımı hatırlamıyorum.
- O halde gelelim evlilik konusuna. Eşinizle nasıl tanışıp, evlendiniz?
- Ankara'da tanıştık. 1972 veya 73 olabilir... Devekuşu'yla Ankara turnesindeydik. Oyunu seyretmeye gelmiş. Beni beğenmiş. Kaldığımız otelden beni aradı, konuştuk. Sonra ben onu arayıp, randevu verdim. Sonra vazgeçtim, gitmiyordum. Münir Özkul abi, zorla gönderdi, "Hadi git ulan" dedi. Gittim... İşte gidiş, o gidiş...
- Ne zaman evlendiniz?
- Bir dakka... Siz de ahret sualleri soruyorsunuz yani... 1975 Nisan... Kaçını, maçını sormayın Allahaşkına... 30 Nisan galiba... Beyoğlu Evlendirme Dairesi'nde evlendik. Saat 13.30'da... Saatini biliyorum da, gününü bilmiyorum di mi? Nikah memuru çok güldü. Adamcağız hemen toparladı işi, nikah cüzdanını verdi, gitti... Gülmekten nikahı kıyamıyordu...
- Kaç çocuğunuz var?
- 1977'de Ali dünyaya geldi. Ezo adlı kızım da, şimdi 1.5 yaşında. Ezo adı, ünlü "Ezogelin" öyküsünden alınma. Ali ile Ezo, bir aşk öyküsünün kahramanlarıdır.
- Eşiniz, Şaban'ın filmlerini izler, eleştiri yapar mı?
- İyi seyreder. Birtakım eleştiriler getirir. Tümüyle beğenip, beğenmediğini de söyler.
- O da Şaban'a gülüyor mu?
- Güler... Bazen çok güler...
- Giyime, kuşama merakınıza gelelim. Modayı izler misiniz?
- Hayır, böyle bir merakım yok... Spor giyinmekten hoşlanıyorum. Kravatı bütün hayatım boyunca birkaç kez taktım, nefret ederim. Ceket pek nadir giyerim. Kışın gömleğin üzerine kazak giyerim, üstüne de palto. Ceket giymem.
- Herhangi bir koleksiyon merakınız yok mu?
- Hiçbir koleksiyonum yok. Böyle bir merakım da yok.
- Sinemada en yüksek ücreti siz alıyorsunuz. Bunun ne kadar olduğunu sizin ağzınızdan öğrensek?
- Bunu müsaade ederseniz söylemeyeyim. Değişik paralar alıyoruz.
- Vergiden korktuğunuz için mi gizliyorsunuz?
- Yoo, hayır... Bu sene, sadece sinema yapıp, en yüksek vergiyi ödeyen adam benim. 13 küsür milyon verdim... Geçen sene de 9 küsür vermiştim. Sinema sanatçıları içinde benden fazla veren yok.
- Söz sinemadan açılmışken, beğendiğiniz sanatçıların adlarını soralım.
- Kadın olarak Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik... Bakınız hala bunlara yetişecek bir kadın oyuncu gelmemiştir. Bana göre üçü de aynı değerde... Erkeklerde Tarık Akan ve Kadir İnanır...
- Kemal Bey, siz yıllardır milyonları güldürüyorsunuz. Siz nelere gülersiniz?
- Aslında çok az gülen insanım. Vallahi çok zor bir soru daha sordunuz. Birdenbire insanın aklına gelmiyor ki... Düşen birine herkes güler, ben de gülerim. Başka öyle somut bir örnek yok.
- Afişlerde adınızın yazılmasıyla ilgili sorunlar olmuyor mu?
- İsterlerse benim adımı hiç yazmasınlar. İnsanlar, benim adımı en başa yazmışlardır. Küçük oynadığımız zaman da, adımı yazıyorlardı bir yerlere. Ben o zaman, o kişilerden daha fazla güldürüyordum, daha fazla reaksiyon alıyordum. Toplu oynadığımız zamandan söz ediyorum. Şimdi bu yere geldik, başa yazmaya mecburlar, yazıyorlar. Bu, benim problemim değil ki... Türkan Şoray'la oynasam, benim adımı hiç yazmasa, yapımcıya açıp sormam bile...
- Televizyon seyrediyor musunuz, neleri beğeniyorsunuz?
- Eh, ediyoruz... Televizyonda çok enteresan olaylar olmuyor. TRT'nin yapımlarına bakayım diyorum, genelde hepsi çok kötü... Türk sinemasından film alıyor, benim filmim de olsa, gidiyor nerede en kötüsü var, onu seçiyor... Herhalde bu, kendi kötü yapımlarının kamufle etmek için... Yani "Sinema da böyle, biz de böyleyiz" gibilerinden... Halbuki, sinema çok ileride. Bir de müzik, eğlence programları yapıyorlar. Ben gülmüyorum. Şarkıcısından, sunucusuna kadar hep aynı kişiler... Güldürü unsuru çok az.
- Sizce nasıl olmalı?
- Bir kere, sağlam bir tekst isteyen iş. Zannediyorum, bunlar herhangi bir metin olmadan onu, bunu çağırıp çekiyorlar, araya iki de komiklik atarız diyorlar. Böyle olsa bile, bir dramatik yapı yakalamaları lazım.
- Videoda seyrettikleriniz?
- Artık Ali'den ne fırsat bulursak, onunla birlikte seyrediyoruz... Seyretmediğimiz Türk filmi kalmadı. Evde çocuk oldu mu, ona uyacaksın. Yoksa her odaya bir video lazım. Stüdyo gibi...
- Nelerden korkarsınız Sayın Sunal?
- Uçağa binmekten ve deniz yolculuğundan korkarım. Köprü benim için çok iyi oldu. Eskiden tiyatrodan çıktıktan sonra, birkaç kadeh içip, Kabataş'tan araba vapuruna binerek eve giderdim. O zamanlar Metin Akpınar'la beraber çok içiyorduk. Geceyarısı giderdim Kabataş'a... Bir arabalı vapuru uğurlardım Üsküdar'a... Nasıl gidiyor diye bakardım... Gider Üsküdar'a, yenisi Kabataş'a yanaşır... Arabalar biner, ben de binerken bir dolmuşçu, "Taksim, Taksim" diye bağırır. Ben de atlar, Taksim'e dönerdim, korkudan binemezdim. Tam sabah güneş çıkarken, sabahın 5'inde, bakarım deniz sütliman, o zaman Üsküdar'a geçerdim.
- Yüzme biliyor musunuz?
- Hayır, bilmem... Denize girmesini de sevmem. Bacaklarımı, arada bir vücudumu sokarım.
- Söyleşilerimizde, bir gelenek haline getirdik. Siz de, bir mal beyanı yapar mısınız?
- Servet beyanı kalktı Yener Bey. Neyse, anlatayım, Göztepe'de halen oturduğum bir evim var. Plajyolu'nda eskiden oturduğum bir dairem var. Şimdi kirada... Bir de Bakırköy'de 5 tane odası olan bir kat var.. Bir BMW, bir de son Almanya turnesinde aldığım 1984 Mercedes 200 Dizel arabam var.
- Hangi spor kulübü taraftarısınız, bu da pek bilinmeyen bir yanınız?
- Fenerbahçeliyim. Eskiden çok maça giderdim. Dolmabahçe'deki her maça giderdim. Hastaydık.
- Son filminiz "Katmadeğer Şaban"da punk'çı oldunuz. Bu akımın örnekleriyle son Avrupa turnenizde karşılaştınız mı?
- Çok gördüm. Punk'çılık herhalde, komplekslerden kaynaklanıyor. Kendini ispat etmek, dikkat çekmek gibi. Diken gibi saçlar, giyimler dökülüyor. Bizde olmaz bu iş. Bizde tutmaz. Olursa da, birkaç kişi belli bir çevrede kalıp, hemen yok olur gider... Avrupa'da bayağı var...
- Eskiden çok içki içtiğinizi söylediniz, ne kadardı ölçüsü?
- Sabaha kadar içerdik. Bir şişe viski, bir büyük rakı...
- O zaman sarhoşluğunuz da ağırdı, herhalde?
- Hayır, sarhoşluğa inanmam. Sevmem de... Bundan daha fazla içtiğim zamanlar da oldu, ama sarhoş olmadım. Öyle film koptu film derler, yalan. Alkolün arkasına sığınıyorlar.
- Rakı içerken, mezeniz nedir?
- Su veya ayva... Ayva, rakı ve viskiyle şahane gider. Bunu ben çıkardım. Bıçakla kesersen suyu çıkar. Yıkayacaksın güzelce ayvayı, kaşıkla parçalara ayıracaksın. Çok iyi olur. Ayva mevsimi gelsin, bir deneyin. Ama sulu, ekmek ayvası olacak. Boğazında kalmayacak, lokum gibi gidecek.
- Gördüğüm kadarıyla sigara içmiyorsunuz?
- Epeyce içtim ama 2.5 sene önce bıraktım. Günde bir paket içiyordum. İradem çok kuvvetlidir.
- Sinemaya geçmek isteyenler size de başvuruyor mu?
- Herkes şöhret olmak istiyor, herkes isim olmak istiyor. Star olmak arzusu fazla. En zengin işadamları bile bir bakın neler yapıyorlar. Halbuki kenarda dursa, gazetede her gün çıkmasa tanınmaz. Ama Sakıp Sabancı'ya bakın, şöhret olmak için neler yapıyor? Zenginliği tatmin etmiyor onu. Gözükecek, halk tanıyacak. Onun yaptığı şeyleri ben yapmadım hayatımda, komedyen olarak. Beni hiç kimse, kovboy kıyafetiyle uçaktan inerken görmedi. Sakıp Bey, her denileni yapıyor.
- Politikaya atılmayı düşünür müsünüz?
- Hayır, düşünmüyorum, ama iyi tiyatro oyuncusunun çok iyi politikacı olacağına inanıyorum. Çünkü, oyuncuların en başarılı olacağı dal, politikacılıktır.
- Teşekkür ederim.
Etiketler:
kemal sunal,
milliyet arşiv,
nostalji,
röportaj,
sinema,
yener süsoy
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
"Şimdi tek başına bir deneme yapıyor. Bilemiyorum, daha onu da göreceğiz. Ama belli mesuliyetleri alıp, film yapacağına, ikinci adamı oynamaya devam etseydi bence, kendisi için daha yararlı olurdu."
YanıtlaSilçok talihsiz bi laf olmuş :)
Ama Şener Şen'in kendisi de tek başına oynadığı o filmler için "riskl işlerdi" tabirini kullanır.
YanıtlaSilBu yüzden Kemal Sunal'ı yadırgamam.
Ama çok tatlı ropörtaj olmuş.
Şener Şen'in kendisi gibi komedi ağırlıklı bir oyuncu olduğunu düşünüyor sanırım.Röportaja bakınca egosu yüksek bir adammış diyebiliriz.Gerçi o zamanlar zirvedeyken normaldir bunlar.Ama Şener Şen için söyledikleri çok talihsiz olmuş.Kendisi Şener Şen gibi her rolde oynayamaz.
YanıtlaSilcok net ki bu adam acikca ariza, zor gecinilen cekilmez bir adammis ozel hayatinda...denize girmeyi sevmeyen, hafif egosu siskin, aska pek bulasmamis, hafif sevimsiz, ser verip sir vermeyen takintili bir adam
YanıtlaSilbuyuk sanatcilarin hangisi boyle olmuyor ki
roportaj icin ayrica tesekkurler nefis is buraya aktarmak
flying dutchman: abi denize girmeyi falan ben de sevmem aslında, bunun arızayla pek ilgisi olduğunu sanmıyorum ama röportajın tamamına bakıldığında sana tamamen katılıyorum. şener şen ve ilyas salman ile ilg. söyledikleri, ben tekim vs. demeleri.. ayıp etmiş. :)
YanıtlaSilbiz kemal sunal'ı mütevazidir, halk adamıdır diye bu kadar sevdik (karakterlerini tabii).
çok sağol ayrıca...
keske yasasaydida,gene basina röportaj verseydi. cok severim kendisini, böyle biri bidaha gelmez.
YanıtlaSilbencede fazla egolu biriymiş biraz mütevazi olsa daha iyi algılanırdı ona rağmen her yönüyle bizim için önemli bir oyuncu allah rahmet eylesin.
YanıtlaSilçok kendini beğenmiş biri bence filmleride hepsi küfürlü küfüre de herkes güler çok basittt..
YanıtlaSildoğru değil kardeş bence haklı diğerleride oyuncu tamam onlar da üstatlar ama bir kemal sunal olmak kolay değil kendini beğenmiş oldunu sanmıyorum sadece ona roller gelse şener şendende iyi oynardı ama kısmet olmadı bencede diğerlerini küçük görmüş değil ama unutulmayacak tek adam bence insanları tanımadan yargılamayınız.
YanıtlaSilkim diyor halk adamı mütevazi olur diye? tam halk adamı bence, kahvede otur muhabbet et. gayet samimi.
YanıtlaSil