31 Temmuz 2010 Cumartesi

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Çocuklar Gibi


Tarık, Aygün ve Boliç tamam da, arkadaki isim ya Halil İbrahim, ya da Bülent. Tam çıkaramadım... 1996'da devre arasında Valencia'da kamptayken, lunaparka gitmiş takım ve çocuklar gibi eğlenmişler.

Not: Fotoğraf Cüneyt Şengül.

9 Temmuz 2010 Cuma

Günümüz Futbolu


Günün son postu Ömer Üründül'ün yazarlığa ilk başladığı yıllardan bir yazı olsun. Özellikle seçmiş değilim, denk geldi. Bakalım bazı kalıplar size de tanıdık gelecek mi?

Not: 6 Kasım 1994'te Fenerbahçe-Altay maçından sonra yazdığı değerlendirme. Ömer Üründül'ü de severim, belirteyim.

"Fenerbahçe, Altay karşısında düşük tempolu, blok bağlantıları kopuk bir futbol sergiledi. Osieck'in maç öncesi en büyük endişesi, yüksek toplardaki zaaflar yüzünden geride kapanacak Altay takımının (burada hep birlikte "Fener takımı" ve Sergen Yalçın'ı hatırlıyoruz) yerleşme düzeninin nasıl bozulabileceğiydi. Fakat erken kazanılan gol, rakibin savunmasını öne çıkartma mecburiyeti getirdiğinden büyük avantajdı. Ancak Bülent, Feyyaz ve Aykut'un fizik kondüsyon yetersizliğinden sahada "duran ayakları", yüksek tempolu hücum zenginliği bulmaya fırsat vermedi. İlker'in yokluğu, Toprak'ın yaratıcı özelliğinin olmayışı, alışılmış sağ kanat bindirmelerini olumsuz etkiledi. Bu durumda bütün yük Oğuz, Kemalettin ve Nielsen'in üzerine bindi. Üçü de çağdaş futbolun gereği defansif görevleri de ihmal etmemek durumunda kaldıklarından, doğal olarak belirli aralıklarla ileriye destek verebildiler. Mecnun'un formsuzluğu yüzünden kulübede oturmasıyla, orta sahadan rakip savunmanın arasına sarkacak yeni bir isim ortaya çıkmadı. Bir de bunlara iki farklı skor avantajı elde edilmişken devre sonunda defans ile kalecinin ortaklaşa hatalarından yenen basit gol eklenince, ikinci yarı tam bir sıkıntıya dönüştü (bkz: Sergen Yalçın'la sıkıntı var).

Bu sıkıntı içinde Fenerbahçe'nin en büyük şansı, Altay'ın geriden ayağa paslarla çıkıp ileride çoğalıp pozisyon üreten klasik oyun anlayışını sahaya yansıtamamasıydı.

Sonuçta Fenerbahçe günümüz futboluna uymayan kadro yapısıyla mücadele ettiği Altay maçını futbol adına birşey vermeden üç puanın sahibi olarak bitirdi.

Altay puan ümidiyle geldiği İstanbul deplasmanında taktik ve oyun anlayışı olarak yetersiz kaldı. Bilhassa ileri ikilideki Atakan ve Faruk'un yüzlerini dönüp orta saha arkadaşlarıyla yardımlaşmayı düşünmeyişleri, ofansif girişimlere kollektif bir olgunluk kazandırmadı. Bunun yanında etkisiz Fenerbahçe forvetleri karşısında defans kurgusunda da basit hatalar yapınca, skora razı olmak mecburiyetinde kaldılar.

Hakem Bülent Yavuz, tecrübesiyle oyunu kendi kontrolünde tutan rahat ve başarılı bir yönetim gösterdi. Yalnız bize göre Özgür ve Yuri'ye gösterdiği kartlar gereksizdi.

Ömer Üründül'ün Düğünü!


Blog'a düğün&nişan fotoğraflarını sık sık koyuyorum, seviyorum bu şekilde geçmişi hatırlamayı/hatırlatmayı. E Ömer Üründül'ün düğün fotoğrafına rastlar da koymaz mıyım.. :) Tarih 4 Mart 1992. Şenes Erzik o zaman Federasyon Başkanı. Caz Bar'da yapılmış düğün, evlendiği kişi mimar Vildan Manisalı. Yalnız ben Ömer Üründül'ün daha büyük bir kızı olduğunu biliyorum -bundan birkaç yıl önce önemli bir üniversiteden mezun olmuştu ve Stadyum'da Üründül'ü tebrik etmişlerdi- dolayısıyla ilk evliliği olmasa gerek...

1 Temmuz 2010 Perşembe

Rıdvan&Aykut


28 Ağustos 1988 tarihli Milliyet'ten. Fotoğrafı Gürcan Bilgiç çekmiş. Aykut'un 2. yarıda girip 4 gol attığı Rize maçının ardından Çamlıca'ya gitmiş takım. :)