31 Aralık 2009 Perşembe

Kluivert'tan Seçmeler

Patrick Kluivert, bir zamanlar en çok sevdiğim futbolculardan biriydi. 2000'li yılların başlarında en çok sevdiğin 3 golcüyü say deseler, kesinlikle Kluivert'ı da sayardım. Belki ondan çok daha iyileri vardı ama ben onun hastasıydım. Hatta Fenerbahçe forması dışında ilk orjinal formamı Euro 2000 öncesi almıştım (hediye desem daha doğru olur, o yaşta 2 ay para harcamasam yine de o forma için para biriktiremezdim). Arkasında "9 - Kluivert" yazan Hollanda Milli Takımı forması.



Belki de Kluivert'la tanıştığım maçtan bir foto bu. 24 Mayıs 1995 tarihinde oynanan Şampiyonlar Ligi finali. Ajax'ın rakibi Milan. Oyuna 2. yarıda giren genç Kluivert golünü atıp kupayı takımına kazandırıyor. Yanındaki isimler de pek bir tanıdık. :)



Yanılmıyorsam Rijkaard'ın jübilesinden veya çıktığı son resmi karşılaşmadan... Şampiyonlar Ligi finalinden 4 gün sonra oynanan Twente maçı.



1 yıl önce sevinçten ağlarken, şimdi de üzüntüden ağlıyor. Ajax yine finalde, fakat kupa Juventus'un... Penaltılarda kaybediyorlar.



Euro 96'da oynanan İskoçya maçından bir kare. Ne uçmuş, ne çakmış... Fakat maç 0-0 sonuçlanmış. :)



Yerdeki ismi çıkarabilen var mı? Fransa 98 öncesi son karşılaşma. 0-0 bitmişti bu karşılaşma ve kupaya gidememiştik...



Fransa 98'de çeyrek finaldeki unutulmaz Arjantin maçı sonrası Hooijdonk'la çocuklar gibi seviniyorlar.



Almış 3 Valencia'lıyı karşısına... Mendieta'yı herkes tanımıştır da, 21 numaralı futbolcuyu çıkaramadım ben. 14 numaralı ise Björklund galiba.



Tarihe geçen bir maç... Canlı izlediğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Skor: 5-5. Hatta Kluivert burada istese kafasıyla da atabilirdi golü, bütün oyuncular bırakmıştı mücadeleyi...



Öpen isim de pek yabancı değil, eski İstanbulsporlu Peter van Vossen.



İşte bahsettiğim forma ve unutulmaz Yugoslavya maçı. 6-1...



Euro 2000'in hemen sonrası bu güzel insanla evlenmiş. Bir ara boşandılar diye okumuştum ama yalan olmasın.



Son kare ise Eylül 2002'de İstanbul'da oynanan Galatasaray-Barcelona maçından. Barcelona maçı 2-0 kazanmıştı. Kluivert öyle bir yükselmiş ki Ergün'ün yapabilecek bir şeyi yok...

29 Aralık 2009 Salı

Fenerbahçe'nin 2000'li Yıllarda Hayal Kırıklığı Yaratan Transferleri


Seriye başladım, devam edeyim. Bu seferki listemiz, Fenerbahçe'nin "böyle mi olacaktı?" dedirten transferleri. Listeyi oluştururken önem verdiğim kriterler, taraftarda oluşturdukları heyecan/beklenti, toplam maliyet ve gösterdikleri performans. Yoksa normalde eskilerden Simao-Vladimir Beschastnykh (hala 100 Türk insanından 95'i yanlış okur), yenilerden Maldonado-Josico böyle bir listede ilk sıralarda olur fakat maliyetlerini Güiza vb. isimlerle kıyasladığımızda çerez-fıstık parasına gelmişler. Örneğin, Beschastnykh'in bonservisi 800 bin dolar civarındaydı. Üstelik ben 34-35 yaşındaki Simao'dan hiçbir şey beklemiyordum. 10 isme karar verirken yine zorlandım, listeye giremeyenleri altta belirteceğim ki "aa bunu neden almadın, hakikaten ben olsam x'in yerine onu en başa yazardım" deyin.



1- Ariel Ortega: Uzun uzun yazmaya gerek yok herhalde Ortega için. İlk sıraya hiç düşünmeden onu yazdım. Yarattığı beklenti o kadar büyüktü ki... Performans olarak bence kötü değildi, bazı maçlarda çok çok iyiydi hatta. Fakat dediğim gibi öyle hayallerimiz vardı ki, yerle bir etti. Tabii Türkiye'den çok kısa bir sürede ayrılmasının tek suçlusu olarak onu göstermemiz yanlış olur. Konuşmaya başlarsak Aziz Yıldırım'dan Lorant'a, Ceyhun'dan Revivo'ya kadar yolu var...



2- Nicolas Anelka: Şimdi eminim "Anelka Fenerbahçe'de gayet iyiydi, 2. sırada ne işi var, ben olsam listeye bile almazdım, giderken de iyi para kazandırdı" diyenler çıkacaktır. Geçiniz bunları... Anelka şu an en çok sevmediğim futbolculardan biri, nedeni de Fenerbahçe'de oynadığı yıllardaki performansı, gamsızlığı vs... Sakatlığı olur, yaşlı olur vs. tamam. Ama Anelka Fenerbahçe'ye geldiğinde 26 yaşını bile bitirmemişti, sağlamdı da. Beklentilerimin 10'da 1'ini bile karşılayamadı. Bakınız şimdi nerede oynuyor, neler yapıyor. Seni sevmiyorum Sütoğlan!



3- Yusuf Şimşek: Onunla ilgili de fazla yazmak istemiyorum. Kader diyemezsin, sen kendin ettin! Tek şanssızlığı onun döneminde Fenerbahçe yıldızlar karmasıydı. O zamanki 25 yaşında, aynı karakter ve ruh halindeki Yusuf şimdilerde Fenerbahçe'ye transfer olsa eminim daha fazla şans bulurdu.



4- Mateja Kezman: Listede kesin olacaktı da, daha altlara mı yazsaydım diye düşünüyorum hala. Sebebi de bize gelmeden önce yaşadığı ağır sakatlıklar. Kezman'ı çok severdim Fenerbahçe'ye gelmeden önce, Anelka transferinden 10 kat daha fazla sevinmiştim düşünün yani... Ama olmadı... Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra da yükselişe geçemeyeceğinden emindim.



5- Hakan Bayraktar: Normalde onun da bu kadar üst sıralarda olmaması lazım, ama Fenerbahçe'ye transferi o kadar olaylı olmuştu ki, 2 veya 3'e de koyabilirdim. O günlerde Hakan Bayraktar'la yatıp Hakan Bayraktar'la kalkıyorduk. Sonuç? "0". Başlı başına hayal kırıklığı... Onun da şanssızlığı transfer olduğu sene Şampiyonlar Ligi'nde 0 çekilmesi ve Mustafa Denizli'nin Fenerbahçe'den ayrılmasıydı.



6- Daniel Güiza: "Sen Güiza'cısın, adamı savunup duruyorsun, nasıl bu listeye koydun?" denileceğine biliyorum. Ama normalde ilk 2-3'te olması gerekirdi Güiza'nın. 6. sıraya yazmanın sebebi hala Fenerbahçe'de oynaması ve durumu kurtarabilme ihtimalinin var olmasıdır. Ama 14 milyon euro bir rekor ve Güiza, penaltısız 27 golle La Liga gol kralı olarak geldiği Fenerbahçe'de öyle goller kaçırdı ki, geçen gün Sercan Yıldırım'ın "Güiza denince aklına ilk ne geliyor?" sorusuna "gol kaçırmak" cevabını vermesine sebep oldu. Oyun olarak bazı sorunlu dönemler dışında Fenerbahçe'ye yararlı olduğunu hep söylesem de, kaçırdığı goller açıklanamayacak cinsten.



7- Ceyhun Eriş: Yusuf Şimşek deyince aklıma nedense (!) hep Ceyhun geliyor. "Ortega'nın başını yedi" diyenlerin sayısı hiç de az değil. Günahını almayayım yine de. Futbol sahada iki topla oynansaydı, Ceyhun efsane olurdu. :) Şaka bir yana, onun kariyeri de çok farklı olabilirdi.



8- Zafer Biryol: 2003/04 sezonunda 33 maçta attığı 25 golle gol kralı olmuştu Zafer. Bir sonraki sezon da 31 maçta 18 gol atarak başarısını devam ettirince, ona Kadıköy yolu gözüktü. Fakat transfer olduktan sonra ağır bir sakatlık geçirdi ve sahalardan uzun süre uzak kaldı. Fenerbahçe'den sadece 3 resmi maç oynadıktan sonra -gol atamadı bu maçlarda- ayrıldı. Bu 3 maçta toplam 40 dakika bile oyunda kalmadı. Zafer Biryol'un bu açıdan baktığımızda Fenerbahçe'de başarısız olduğunu söyleyemeyiz çünkü şans bulamadı. Ama hayal kırıklığı yarattığı bir gerçek.



9- Oktay Derelioğlu: Son 2 isimde bayağı zorlandım, ama Oktay'ı da yazmasam olmazdı. Fenerbahçe için kabus gibi geçen 1999/2000 sezonunda Antep Fenerbahçe'yi 5-1 yenmişti, 4 golü Oktay atmıştı. Eminim ki Aziz Yıldırım o gün Oktay'ı almayı kafasına koymuştur (zaten o gün Antep'in ilk 11'inde olan Hakan Bayraktar ve Erhan Albayrak da sonradan transfer edildi). O sezon bayağı başarılı olan Oktay, Las Palmas macerasından sonra (yanlış hatırlıyorsam düzeltin lütfen transfer sıralarını) Trabzonspor'a transfer oldu ve yarım sezonda süper bir performans sergiledi, 13 maçta 14 gol. Böylelikle Fenerbahçe'ye gelmeye hak kazandı. :) Ama rahatlıkla söyleyebilirim ki Fenerbahçe performansı benim için hayal kırıklığıydı. Özellikle Galatasaray'ın 7 kişi kaldığı maçta tek fark olmasının bir numaralı sebebi Oktay Derelioğlu'nun atamadığı gollerdir. Oktay'ın Fenerbahçe dönemi denilince hep bu maç gelir aklıma. Son yarım saatte Andersson'un yerine oyuna girmişti ve saç-baş yoldurtmuştu.



10- Kemal Aslan: Ağır sakatlıklar/hastalıklar yüzünden kariyeri sekteye uğrayan futbolculara bu listede yer vermemeye çalıştım -Washington'u yazmadım örneğin- ama Kemal'den çok şey beklediğim için o zamanlar, üstelik aşırı derecede de sevdiğim için kesinlikle benim listemde yer almalıydı. Gaziantep'teki, Ümit Milli Takım'daki günlerini hatırlıyorum da... Örneğin, Cristiano Ronaldo'lu Portekiz maçlarının yıldızıydı. Geldiği nokta çok üzücü... Şu sakatlıkların gözü kör olsun.

Listede yer verilebilecek diğer isimler ise;

- Celil Sağır (sakatlıklar yaşamasaydı kesin yer alırdı)
- Elvir Baliç (R. Madrid'den kiralık geldiği dönem)
- Simao
- İsmail Güldüren
- Washington
- Beschastnykh
- Erhan Albayrak
- Rebrov
- Mahmut Hanefi
- Servet Çetin
- Murat Hacıoğlu (aslında Hacıoğlu'nu buraya da yazmazdım fakat sezon öncesi hazırlık maçlarında çok iyiydi)
- Ali Bilgin
- İlhan Parlak
- Maldonado
- Josico
- Burak Yılmaz
- Gökhan Emreciksin

28 Aralık 2009 Pazartesi

Fenerbahçe'nin 2000'li Yıllardaki En İyi 11'i



Kaç saattir düşünüyorum da hakikaten çok zor işmiş böyle bir 11 yapmak. Daha doğrusu 11 ismi belirlemek iki dakika sürüyor ama insan bir diğer futbolcuya haksızlık yaptığı hissine kapılıyor, silip baştan yazıyor. Tekrar tekrar...

Diğerlerine de haksızlık olmasın diye iki 11 çıkarttım, kadroların aşırı derecede ofansif olmamasına özen gösterdim. Çünkü bazı listelere bakıyorum, adam orta sahayı Serhat-Alex-Revivo-Tuncay'dan oluşturuyor. :) Bir de futbolcuları sevip-sevmememe göre değil, oynadıkları yıllardaki performanslarına göre belirlemeye çalıştım. Diğer türlü olsa Revivo iki listede de kendine yer bulamazdı... Altın ve gümüş 11'ler şu şekilde;



Altın 11: Rüştü/Gökhan Gönül-Lugano-Fabio Luciano-Ümit Özat/Serhat Akın-Marco Aurelio-Appiah-Tuncay/Alex/Pierre van Hooijdonk

Gümüş 11: Volkan/Zoran Mirkovic-Edu-Tomas-Roberto Carlos/Anelka (Mehmet Yozgatlı)-Ogün-Johnson-Rapaiç/Revivo/Nobre

Siz de yazarsanız 11'lerinizi fikir alış-verişinde bulunabiliriz...


Not: İkinci 11'deki bazı oyuncular mecburiyetten asıl mevkilerinde değiller. Anelka'yı normalde 5 tane 11 kursam yine almam... Yozgatlı mı Anelka mı hakikaten karar veremedim performanslarına göre.

Not II: İki listede de maalesef yer alamayan Kennet Andersson, Semih, Lazetiç, Abdullah, Deivid gibi isimler üçüncü 11'in banko isimleriydi, üzgünüm...

27 Aralık 2009 Pazar

Fenerbahçe'nin 2000'lerdeki Unutulmaz Maçları



Yeni yıla girmemize bir şey kalmadı, herkes 2000'lerin ilk 10 yılının enlerini seçmeye başladı. Ben de birkaç gündür Fenerbahçe'nin 2000'lerdeki maçlarını düşünüyordum. Sevinçten kendimi kaybettiğim, üzüntüden yıkıldığım ve heyecan açısından zirve yaşadığım maçların listesini çıkarttım. Aslında ilk etapta 29 maç yazdım, sonra aradan 10 maçı seçtim. Dengede tutmaya çalıştım, sevinç-üzüntü ve heyecan oranını. Sıralamayı da Fenerbahçelilerin genelinin sevinç/üzüntüsüne göre değil, maçlar sırasında kendimi nasıl hissettiğimi hatırlamaya çalışarak yaptım. "Şu maçı neden yazmadın ya?!?!" diyenler için de listedeki diğer 19 maçı da yazacağım (yalnız onlar tarih sırasına göre olacak). Atladıklarım vardır belki, katkıda bulunursanız sevinirim.

1- Denizlispor-Fenerbahçe: 1-1 (14 Mayıs 2006)
2- Sevilla-Fenerbahçe: 3-2 / penaltılar: 2-3 (4 Mart 2008)
3- Fenerbahçe-Gaziantepspor: 4-3 (21 Nisan 2001)
4- Fenerbahçe-Beşiktaş: 3-4 (17 Nisan 2005)
5- Fenerbahçe-Galatasaray: 4-0 (22 Nisan 2006)
6- Fenerbahçe-Galatasaray: 6-0 (6 Kasım 2002)
7- Fenerbahçe-Chelsea: 2-1 (2 Nisan 2008)
8- Fenerbahçe-Galatasaray: 4-4 / penaltılar: 3-2 (7 Şubat 2001)
9- Galatasaray-Fenerbahçe: 5-1 (11 Mayıs 2005)
10- Beşiktaş-Fenerbahçe: 1-3 (25 Nisan 2004)

Kalan maçlar;

- Gaziantepspor-Fenerbahçe: 5-1 (27 Şubat 2000)
- Beşiktaş-Fenerbahçe: 3-0 (16 Eylül 2000)
- Gençlerbirliği-Fenerbahçe: 2-2 / penaltılar: 4-1 (11 Nisan 2001)
- Fenerbahçe-Galatasaray: 2-1 (6 Mayıs 2001)
- Fenerbahçe-G. Rangers: 2-1 (22 Ağustos 2001)
- Fenerbahçe-Galatasaray: 1-0 (16 Şubat 2002)
- Panathinaikos-Fenerbahçe: 4-1 (14 Kasım 2002)
- Fenerbahçe-Gençlerbirliği: 2-4 (17 Mart 2004)
- Beşiktaş-Fenerbahçe: 1-2 (18 Eylül 2005)
- Fenerbahçe-Schalke: 3-3 (19 Ekim 2005)
- Galatasaray-Fenerbahçe: 3-2 (22 Mart 2006)
- Fenerbahçe-Dinamo Kiev: 2-2 (23 Ağustos 2006)
- Alkmaar-Fenerbahçe: 2-2 (22 Şubat 2007)
- Fenerbahçe-İnter: 1-0 (19 Eylül 2007)
- Fenerbahçe-Sevilla: 3-2 (20 Şubat 2008)
- Galatasaray-Fenerbahçe: 2-1 (27 Şubat 2008)
- Chelsea-Fenerbahçe: 2-0 (8 Nisan 2008)
- Galatasaray-Fenerbahçe: 1-0 (27 Nisan 2008)
- Fenerbahçe-Galatasaray: 4-1 (9 Kasım 2008)

23 Aralık 2009 Çarşamba

6+2



90'lı yılların ortalarında ligimizde 3+1 yabancı kuralı vardı. Kostadinov'un bu kural yüzünden Fenerbahçe'de ilk 11'de şans bulamadığı daha dün gibi aklımda. Hatta o dönem Ali Şen 4+1'e geçiş yapılırsa Stoichkov veya Amokachi'den birini alacağını söylemişti. Çok sevinmiştim Stoichkov gelecek diye...

3+1'li dönemlerden 6+2'li dönemlere geldik. Herkesin bu konuda türlü türlü fikri var. Sınırsız olsun diyen de var, 4 yabancı yeterli diyen de.

Ligde bakalım bu sezon takımlar bu kontenjanlarını tam manasıyla kullanabilmiş mi?

Fenerbahçe'nin 8 yabancısı var(dı). Deivid sadece 216 dakika süre almış... 7 yabancı kullandı diyebiliriz Fenerbahçe için.

Galatasaray (puan tablosuna göre gidiyorum) kadrosunda 7 yabancı var. Linderoth'un sadece 80 dakika süre aldığını düşünürsek, 6 yabancı yazıyoruz.

Bursaspor kadrosunda da 7 yabancı vardı. Koreli futbolcusu ülkesine gitti, Tadeu sadece 48 dakika süre aldı. Kirita da 1400 küsür dakikanın 200 dakikalık kısmında görev almış. 4.5 diyelim.

Kayserispor bu konuda biraz daha iyi. Makukula, Cangele, Troisi, Saidou, Souleymanou ilk yarıda sürekli forma şansı bulan yabancı futbolcular. Bunların arasında Toledo da vardı fakat sakatlığı yüzünden uzun süredir oynayamıyor.

Beşiktaş'ın Delgado'yu da sayarsak 9 yabancı futbolcusu var. Holosko sakatlanmasaydı büyük ihtimal 8'i birden sürekli oynayan tek takım olacaktı. Ama yabancılar istenilen kalitede mi ve çoğunluğu istenilen performansı sergiliyor mu, tartışılan bir konu...

Trabzonspor'un 8 yabancısından Yattara bu devre neredeyse hiç oynamadı. Tjikuzu da aynı şekilde. Senegalli kaleci de yedek kalmaya başladı Güneş geldiğinden beri...

Diğer takımlarda toplam 1400 küsür dakikanın minumum 3'te 1'inde oynayan yabancıları yazayım;

- Gençlerbirliği: Radeljic, Harbuzi, Tozo, Kahe, Sandro: (5)
- İstanbul Belediye: Vinicius, Martin Kus, Marquinhos, Kanfory Sylla, Herve Tum: (5)
- Eskişehir: Ivesa, El-Saka, Nadarevic, Vucko, Youla: (5)
- Antalya: Jedinak, Djiehoua, Ali Zitouni: (3)
- Gaziantep: Deumi, Ivan, Julio Cesar, Zurita, Jorginho, Beto, Julio Cesar: (7)
- Kasımpaşa: Moritz, Keller: (2)
- Manisaspor: Kalabane, Dixon, Simpson, Isaac Promise: (4)
- Diyarbakır: Espinoza, Al-Ogaili, Diallo, Ayman (yazdım ama Türk statüsünde yanılmıyorsam), Tazemeta, Mendoza, Desire-Job: Ayman hariç (6)
- Ankaragücü: Senecky, Broggi, Vassell, Roguy Meye: (4)
- Sivasspor: Petkovic, Kamanan: (2)
- Denizlispor: Koffi, Bangoura, Braga, Berberovic, Roberts: (5)

Bakıldığında 8'i geçtim çoğu takım 6 yabancısına bile maçların 3'te 1'inde şans vermemiş. Gaziantep ve Diyarbakır dışında yok hatta... Aziz Yıldırım'a izin verseler rahat 12-13 yabancı futbolcu alır, Kasımpaşa ve Sivas sadece 2 oyuncusunu düzenli oynatmış. Yani o kadar tartışılıyor sınırsız olmalı vs. diye. E bir sorun yok mu burada?

22 Aralık 2009 Salı

Lefter 84 Yaşında



7 sene önce kaybettiğim dedeme çok benzetirim kendisini tip olarak. Dedem öldüğünde 69 yaşındaydı, inşallah Lefter 100'ü görür. Sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyorum buradan Lefter Dedeme...

19 Aralık 2009 Cumartesi

Fransa 98'den Anlar



İngiltere'nin önünde grubu lider tamamlayan Romanya ile Arjantin'in ardından 2. olan Hırvatistan'ın 2. turda oynadığı maçtan bir kare. İki büyük yıldız, Hagi ve Boban... Maçı Hırvatlar Suker'in penaltısıyla 1-0 kazanıp yoluna devam etmişti.



Yine 2. turda oynanan Hollanda-Yugoslavya maçından bir foto. Bir tarafta Overmars'ım, diğer tarafta Petrovic. Arkadaki arkadaş belki de daha sonraları Fenerbahçe'de oynayacağını aklından bile geçirmiyor. :) Maçı Hollanda Davids'in son dakika golüyle 2-1 kazanmıştı.



Ronaldo'yu koymamak olmazdı. İlk turda Brezilya'nın rahat kazandığı Fas karşılaşmasından. Goller Ronaldo, Rivaldo ve Bebeto'dan.



Ve Ortega... 5-0'lık Jamaika maçından. Muhtemelen attığı 2. golden sonrası. Diğer 3 golü de Bati-gol atmıştı...



Belki de Carlos'un en iyi olduğu yıllar. Turnuvanın açılış maçı olan İskoçya karşılaşmasından. Ayaktaki isim Collins olmalı, çünkü o maçta İskoçların penaltısını da 11 numaralı futbolcu atmıştı...



Eee, 90'ların sonu olur da Schmeichel olmaz mı? 1-0 kazandıkları Arabistan maçı sonu...



Milli takım kariyerinde 141 maçta gol atamadı Thuram... Attığı 2 golü de tek bir maçta attı. O da Fransa'nın kaderini değiştiren karşılaşmalardan biri olan Hırvatistan maçı... Hatırlanacağı gibi yarı finalde Suker'in golüyle 1-0 geriye düşmüştü Fransızlar, Thuram attığı çok kritik 2 golle takımını finale taşıdı.



Klinsmann ve Köpke... Fransa 98'de Almanya'yı desteklememin başlıca sebebidir bu iki isim. Çeyrek finalde Hırvatlara 3-0 yenildikleri maç sonrası... Arkadaki topçu da yanılmıyorsam Heinrich.



Karışık gitmek istedim... Bu an da futbolseverlerin hafızasındadır. Taffarel'in çaresizliği. Petit de milli takım adına sadece 6 gol atmış. Bunlardan birini şampiyonluk maçının son dakikasında attığı için çok mutludur herhalde.



Turnuvanın gol kralı olan Suker'in 3.'lük maçı sonrası sevinci... 7 maçın 6'sında gol atmıştı, haketti.



Turnuvanın diğer bir yıldızı Cristian Vieri... Elendikleri Fransa maçında penaltıdan attığı golü de sayarsak turnuvada oynadığı bütün maçlarda gol atmıştı. Suker'e yetişemedi. Bu sevinç Kamerun maçından. Arkadaki isim de diğer bir efsane...



Rivaldo 2 gol attığı çeyrek finaldeki Danimarka maçında rakibini geçmeye çalışırken. Çıkaramadım vallahi rakibini. Diğerleri kaptan Michael Laudrup ve sağ bek Colding...



Bu kareyi yakalayanı tebrik etmek lazım... Hatta Songo'o yerinde olsam çerçeveletip evime asardım zaman zaman gülmek için. Bu süper frikiği atan isim Şili'nin 10 numarası Sierra...



Son fotodaki an da herkesin hafızasındadır diye düşünüyorum... Batty bu penaltıyı atsa 6. atışlara geçilecekti. Beckham'ın 2. yarının başında kırmızı kart görmesiyle 10 kişi kalan İngilizlere yazık olmuştu. Ayrıca Carlos Roa bu penaltı atışları sırasında hakem Kim Milton Nielsen'e itiraz ettiği için sarı kart görmüştü. Penaltı atışları sırasında hakeme itirazdan kart gören başka kaleci hatırlamıyorum...

14 Aralık 2009 Pazartesi

Nobre vs. Nobre


Nobre dün akşam Beşiktaş'ta 100. Lig maçına çıktı. 18 maçtır gol atamıyor ligimizde. 100 maçta attığı 28 gol var.

Fenerbahçe döneminde ise 80 lig karşılaşmasında mücadele etmişti. Attığı gol adedi 47.

Bir tarafta %58.75'lik oran var, diğer tarafta %28'lik. 34 maça oranlarsak, Nobre Fenerbahçe'de sezonda 20 gol atmış, Beşiktaş'ta 9.5.

Fenerbahçe Nobre'li 2.5 yılında -bilindiği gibi devre arası gelmişti- ligde 213 gol atarken,

Beşiktaş Nobre'li 3.5 yılında 179 gol atmış. Yani Beşiktaş'ın 1 yıl fazlasına rağmen 34 gol eksiği var.

Tüm bunları niye mi yazdım? Nobre eleştiriliyor, elbette eleştirilecek gol atamıyor golcü olduğu halde. Fakat bu adam Beşiktaş'a transfer olduğu sırada bir başkasıyla mı değiştirildi? İkizi falan mı geldi? Veya çok ağır bir sakatlık geçirdi, futbol hayatı bitme noktasına geldi de ben mi bilmiyorum...


Nobre'nin Fenerbahçe'deki dönemine oranla çok daha az gol atmasının en büyük sebebi, onun eskisine göre daha kötü bir futbolcu olması değil, Nobre'li Fenerbahçe ve Nobre'li Beşiktaş'ın oyun düzenindeki farklılıklardır.

Gol atamadığından dolayı psikolojik durumu elbette pek iyi değildir fakat her açıdan sağlam bir Nobre, Alex'li Fenerbahçe'ye şimdi dönse gollerini sıralamaya devam eder (Tuncay, Anelka gibi açıklar olmadığı için eskisi kadar atamayacağını düşündüğümü de belirteyim).

İstatistikler futbolda her şey değil tabii ki ama yazıyı son bir örnekle bitireyim; Nobre'li son yılında Fenerbahçe ligde tam 90 gol atarken, Nobre'li ilk iki sezonunda Beşiktaş 101 gol attı...